11 Haziran 2020 Perşembe

tekil telaş


doğrulduğun yerde
kuşatıldın da.


-sivilla-

tanım gereği kuşanabilen
tüm aparatları,
gazali’yi rehberliğinden azletmiştir.

çapraz şair onu
sivil a
diye tanıttı.


-favella-

çıkmazların, çıkmayan yerlerine fiske yediği
-sanayi elektriğinden kesinti arası-
(1 saat öncesiydi
ahali terbiyecisi, gıkları çıkmasın diye
tam tekmildi, jilet gibi legal.
iki arka sokakta
o da meskun mahal gediklisi.)

namlı sokaklarının her leşi
ermişi.
çıksa ne
çıkmasa ne
durum sabiti: kent/kriminal


-guerilla-

tekil telaş.

senden bilinecek,
bilinecek olan.

şehirden şehri seyredemezsin
ovadan ovayı
diye çıkan kanun
beni çıkarttığı tepede
kafa kağıdımı uzatırken
“bak” dedi,
“kurmalı saat fabrikası kurdular.
kimsenin de gıkı buraya yetişmedi.”

hepsi kitabına uygundu,
hepsinin de kitabı okunmuştu.

-şehre inile-
yokuş aşağı mahallelerden bir söylenti yayarak geçtim:
hınç momentumdur.
kemiklerim, hırçın köpek duası.

-şehre varıla-
düzlük, bize çarpacak duvar;
saydıkları sikkelerle hemhal,
tekrar bir duvar verdi.
-lacivert kazınacak-

hıncın önüne geçen –her ne sebeple-
atılgan değil duvar görünür.
gören gözün sabiti
beni de varsaydı, kırılması vacip
katı.

şehirliydi/ hınç sahibi/ dağlıydı
mümkündü bocalaması.

şimdi kırılacak bellendim
-karşılayacaktım-
söz cılızdı.
determinist dervişin ne olsa,
 tersi fikri.

beni tanımayan biri yerden kaldırsın.
doğrulayım.



28 Mart 2019 Perşembe

gün içi günlüğü



beyaz, keten gömleğin. etiketinde "salın" yazıyor, fişinde "yine bekleriz."
cadde rüzgarları essin karşından, yanından, arkandan diye
    -mevsimidir-
kolaylık olsun diye ona da, giymişsindir. üstten açık iki düğmesini, seyrek dokunmuş kumaşını, iki elini hizasından göğsünün, indirirken hizasına karnının kendi üzerinde, kafanı eğmiş, ayakkabılarını kontrol ederken yürümeyi düşündüğün ilk an ilk tökezlemen.

şimdi gözler hazır edildi bakmaya sağa ve sola.
mağaza camlarında kontrol edildin kendine. süzgeç mi? opak değil sadece. silüetine kurban giden yoktur yine de.

kulakların yanılttı seni dikkat kesilince, adım sesleri aynıydı, sen sıklaştırdın duyumu, adımını da. ilk ter damlası alnında, avucun hemen orada. -ürperti-
cadde rüzgarı hep oradaydı, ona sorma.

sayıları mı artmış, kafanı çevirme. sanrı mı yargı mı? yanından geçerken eğilip fısıldardı rahatlayacağını bilseydi.
karıştırdım. rahatlamanla hiç ilgileri yok. hüsnüzan bu canım benim, reçetesizdir, susuz da yutulur.

gerçekten peşinde olsaydı senden rahat mı olacaktı kalabalık?

cadde rüzgarı ne koyarsan onu taşır. kaygı mı? oldu bil. korku mu? yaptı say. tersini isteme yeter. turlar, döner.

tarayıp iki elinle saçlarını geriye -büküldün şimdi- ellerin dizlerinde.
soluk al, bir soluk daha.
belirip yanında, eğilip fısıldayacak:

       
"merak etme, seni de geçeceğiz."

15 Mart 2019 Cuma

Hamasi Prova II


Kör rüyası. Uyansa ne? Memnun? Alma ağza bu soruyu.
Kalkış yoktur. Ucundan dönülen ölüm; ölüm değildir, yaşam değildir, dönüş değildir.

Kıra uyansa, şehre uyansa, nihayet uyansa. Terk edilmiş kasaba, levha ortada: ziyaret de terktir.
Saatli her şey terktir. Saat göstergedir.

Üst/baş/çeki/düzen/ayna. Mekanik yansıma. Köpüren dağların yaratıldığına olan inanç tutuyor onu ovada. Sönmüşlerinin canına değsin. Çevreyi kolaçan edeceğim diye çıktı. Onun olanı alacak, kim bilir. Rötarlı arzu, kapısında beklenmez. Aksi yürü, karşılaş. Böylesi değişkenli. Değişkenlisi makbul. Makbulü perakende.

Önüne bakarsın, hem de nasıl. Talep, tasmandır. Talep, ayaklarındır. Talep, varacağındır. Talep, aklamadır.

Merkantilin hasarlı takas talebi.
Kara göründü. Karak göründü.
Kara göründü. Bilinmezlik göründü.
Kara göründü.
Barut ve salgın ve bilumum ölüm
göründü.
Talep, göründü.

Anti-nuh, sen geldin.

13 Mart 2019 Çarşamba

reddin reddi


3 farklı cenazesi vardır.
İkisi gömülüdür.


Kul, kuldan önce gelir.
hem de nasıl.

. . .

a burada
eve tek parça dönmeye çalışıyor.
temas, çemberle başlıyor.


harf, harfi çağırsın,
hikaye peşindedir.

bir gün bir geçitin önüne geleceksin. haliyle geçmek isteyeceksin geçitten.
geçit sana “ee, buradan geçmiştiniz” diyecek kibarca.


-Nasıl olur, buradayım?


sonra geçit:


-Ah, affedin. Hızlı hareket etmiş olmalıyız.

Durmadın ya, durdu sandın.
Sandığından
Durdun.
Kararsızlık kınından çıktı.


kaybın kabulü içindeydi kurtarmanın
uydurmuştuk biz bu yüzleri
her şeyi elde etmiştik
bir yeniden gör(ün)meyi bile


. . .


son cenazesiydi, bizden kaçamazken
yanımızdaydı/ korkusunu aldığımızdan
değildi elinden/ onun
zamanını ehlileştirdik.


seni hasmına mı soracaktı,
hasmı mı yapacaktı seni
basitti, matematikti
reddin reddiydi.


her şeyi her zaman hep ve
sonraki gün bana yetişecek.

5 Kasım 2018 Pazartesi

Hamasi Prova



Savaşta sigara bulmak zordu.

Atlaya atlaya izlediğin, sonunu da atladığından nihayet bitmeyecek bu film.
Dön köşeyi telaşla, sadece dön, artık telaşlanma. Karşı pastanede cumartesi. Sen hafta ortasının ortasında kurumsal belleği değiş tokuşla devraldın. Bunu kıyaslayamazsın. Neyle?

Sabit/yavan. Sokak sonu, gün sonu. Önce fırına sonra sekteye uğra. Bir paket bul senin adına. Nafile tekrar.
Coenlerin her biri tek kardeştir.

Şehir seni sana ve elbet kendine döndürür. Kör iştah. Yarım ağızla yan ceplerini yokladığında bileceksin, ne çok istemişsin oysa. Talep, her şeyi mümkün kıldı. Ağzının kalan yarısı, açıldı. Öfkeyle mi? Hayır, şaşırarak.

Kısmet sanadır. Mekansız kurgu. İki ayak üstünde hayal edilir hep. Şehirliliktir o da.
Başlangıcı niye sıfır kabul ettin?

28 Aralık 2017 Perşembe



kapanmayan kapıların başında bekleyene,
içeri girebiliyorum diye üzülene



rüya, anlatıldı/ olay, gelişti
yazı ne yapsın


artık olmayan birinin intikamı adlı öyküler ilhamınısendenalır.
ilhamımısendenalırım.
şirketinin avukatı, dersinin hocası ve para üzeri telefon numaraları sahipleri
-senden beklemediğimi bekleyenler-
aynı öfkenin elinden cezalarını ayrı ayrı -defalarca- çekmek üzere
tekrara maruz/ hafızalar hep dolu.


havada asılı kalanlar/ en azından iddia edenler derneği
halka soruyor:
bunlar gücünü nereden alıyor
yörüngenden ayrılma yine
masif/ muhatapsın


tüfeksiz dürbün elde, bahissiz kupon
diğerinde
anmekan: kafa karışıklığı hipodromu
atlar sıçrar geri adımsız
ben sıçrayamam, niye
yaka kartına yazıyorum:
ziyaretçi değil
köyümüzün edilgen canisi, diye


kitabın ismime yerine ismimin
sınırlı sayı ve sevilen numara
"bir tümce"
konuşsak, neyi konuşacağız
"bir şeyin ancak..."
dil kökleri de aşınık yatakları da
"...nasıl olduğunu söyleyebilir,"
serzen/ kaç farklı açıyla bükülsün dil
anlaşmamızda ona ihtiyaç yoksa
"...ne olduğunu değil."


inkar, diyor, hayat doludur
bunu, aslında, ben
soru senden ve senin
"keşke mahvetseydim
diyecek misin"

de.







13 Ekim 2017 Cuma




“katı ve soğuktum, bir köprüydüm.”

-

nasıl bir soru bu?
mümkün. her soru gibi mümkün.
başlangıç için mümkün.
başlatır da.

-



Adım atıyor köprüde, sağa sola. Sırtını korkuluklara veriyor, iki eli yanda. Yaslan, dur.
ŞİMDİ NE OLACAK HA?


Hâlâ ilan yazdığı günler büroda. Bardak izleri masada,
hedefi bulmamış kağıtlar, tomarlar/ duvarda ve yerde ısrarla.

Yalnız değil. Ayakta. Masaya uzanmış, dirseklere kadar sıvalı iki kol: muhatap.
Sigarasını ağzından alan ve sonra geri koyacak olan ve bu sefer onun olan kol:
kendi kendine basit makine. Kafasında döndürdüğü dizeyi sorar gibi söylüyor.
(cevabı değil bitişi yokluyor):
  -dönebil diye hangi yola kavşak koyayım
İki kollu muhatap gülüyor:
  -gidiş yoluna tabii ki
Karşılıklı gülünüyor bu ucuz şakaya. Sigara elden bırakılıyor.




  Soru ne kadar sert sorulsa da sonuçta buruşturulup atılacak
 veya özenilerek katlanıp cüzdana saklanacak bir kağıda yazılacak.
  Soruyu mırıldanarak tekrarlıyor.
Şimdi… ne olacak…şimdi ne olacak…şimdiii…ne olacak…şimdi.
Kafasını öne geriye oynatıp kemik sesini duyuyor,
sonra da boynunu  sağa çevirip tükürüyor. Hali bir renk olsaydı
bu herhangi  bir renk olabilirdi, mat olmak şartıyla.
  Omzunu oynatıp ceketini düzeltiyor, hafif doğruluyor.
Sigarası dudağının sağ kıvrımında, sağ gözü yarı uykuda.
Elini ceketinin içine daldırıp iç cebindeki ortasından katlı bir tomar
kağıdı çıkarıyor. Korkulukların üzerine eğilip hafif sarkıyor.
Kağıtları katlanmış yerden açıyor, okumadan köprüden aşağı atıyor.





 Büronun masasına dayanmış,
dirseğe kadar kıvrılmış kollarıyla bir gömlek ve içi –beden.
Bir yerlerde dönen, dönüp duran bir alet mevcut.
Kağıtlardan, saçlarından ve dumandan/ belli.
Göz karşıda, nizam duvarda. Takvim, saatin altında.
Karşı bakış.
“Günleri yazdığı bu tomarı düzenleyip çerçeveler,
duvara asardı. Yaşamının ilanı. Kuvvetini tekrardan alır.”
Şüphesiz bunu söylerken ilhamı ve ithamı kendisiydi.



Şimdi burada, kendi zaman makinelerinde hep geleceğe ayarlı olan.
Şimdi burada şahitlerinden ve şahitliğinden kurtulmak üzere.

  Nihayetinde yok etmenin de bir şahitlik olduğunu, onu bu köprüye
 getirenin ancak bir akışın muhtemelleştirdiği  bir öteleme olduğunu…

Şimdi bu eğimin üzerindeki yegane stabil yerde,
köprü: akışın üstünde bir yapay denge.

Dünyaya takdim edildiği yerden
ve zamandan uzaklaşmış olarak
 bu köprüde;
 ayakta ve stabil/hâlâ

 -
                                                                         


  Kenar,nehir kenarı. Toprak, bildiğin toprak. İki çocuk; kardeş, küçük kardeş. Büyüğü ayakta, eli siper alnına. Suyun aktığı yöndeki o uzak köprüden boynunu çevirip mesafe kat ediyor kendince diğer uzağa: karşı kıyı. Küçük olan yerde, elleri de. Büyüğün aksine o yakın hissediyor kendini karşı kıyıya, suya dokunması sebep buna. Suyun aktığı taraftan berraklığı bozan beyaz bir leke geliyor gittikçe dağılarak. Küçük çocuk “Aa, bak!” diyor, “Köpük.” Büyük olan siper/el’iyle küçüğün kafasına vurup: “Siktir salak.” diyor, “Tükürük o!”