bu rüyaya
girdiğimi çıktığımda anlayacaktım.
...
şişli tütün evine en az bir kez girenler
hatırlayacaktır odaların dağılımını ve o odalar(d)a dağıtılmış anıları.
bir yıl boyunca masa lambasıyla aydınlatılmış odada değilim. arkamda kalmış
oda, salonda ilerleyip mutfağın kapısını geçiyorum. karşımda evin girenlere
göre giriş kapısı çıkanlara göre çıkış kapısı kimilerine göre yalnızca kapı
olan kapısı. çoktan girmişim anlaşılan ama çıkmayacağım.
bir zamanlar tütün amcanın odası olan oda solumda
kalıyor. kimse yok orada. yalnızca tütün amcadan kalma ve asla dağılmayan
duman. rüyaların özellikle max payne rüyalarının vazgeçilmezi olan yapay
dumanla beraber ama asla birleşmiyor tütün amcadan kalma hafif mavi sigara
dumanıyla. sağımda kalan, kırmızı perdeli oda -bir zamanlar kalayım istediğim,
şu an evde yaşamayan biri tarafından çekilmiş kurayla bana denk gelmeyen oda-
odanın kapısında dikiliyor, içeriye bakakalıyorum. elimde bir fotoğraf beliriyor bu anda. sağ elimdeki bu fotoğrafa bakıp odadaki manzarayla karşılaştırıyor muyum eşleştiriyor muyum, bilmiyorum. şaşkınım, bir şeyler fazlayken aynı anda bir şeyler de eksik. fotoğraftaki kadın aynı donuklukla odada da duruyor işte o kırmızı perde önünde. şapkası, hareketsizliği, aralanmış ve donmuş ağzı, fotoğraftaki kadının aynısı. eksik olan ise fotoğraftaki adam, şüphesiz ben olmayan. şüphesiz o olmayacağım adam fotoğrafta gözüküyor yalnızca. odada yok. o an bunun bir rüya olduğunu bilmediğim için fotoğraftaki kompozisyonlarının gerçekle alakalı olmadığını ve atacağım birkaç adımla kadının yanında yer alabileceğimi böylece bu kadınla ortak bir gerçek olabileceğimizi düşünüyorum. bir fotoğrafa bakıyorum bir de odaya, bunu böyle birkaç kez tekrarlıyorum. sanki çok büyük bir illüzyonu çözmüş oluyorum. sanki o fotoğraftaki birliktelik ancak ve ancak fotoğraflarda mümkünmüş de kadın gerçekte o fotoğraftaki pozunu korumak için büyük çaba sarf ediyormuş, hissediyorum. (rüyada olduğumu bilmediğim halen de rüyada olduğum bir an) kadının odada tek başınalığının gerçekçi olduğunu düşünüyorum, fotoğrafın ise hayli sahte bir durumu betimlediğini. (rüyam, fotoğrafla rüyamdaki gerçeklik arasındaki perdeyi kaldırıyor bir bakıma.) yine de ben ne o adımları atabiliyorum ne de o fotoğrafı yırtabiliyorum. muhtemelen bu rüyadan çıktığımda hatırlayacağım kadının fotoğrafta da mutlu odada da mutlu olduğu olacak. ben yalnızca bir tanığım. üstelik odanın içine bir adım bile atmamış bir tanık. müdahil olmamış bir tanık. söyleyecek sözü olmayan, gelebilecek herhangi bir soruya kafasını sallayarak bile değil yalnızca gözlerini kırpıştırarak cevap verecek olan bir tanık. kayıtsızlık değil bu. kayıtsız olsam evin kapısı benim için bir çıkış kapısı olurdu çoktan üzerindeki "is it absurd to think that the apartment misses me when i’m gone?" notuna rağmen.
şüphesiz, uyansam soracağım ilk soru “bir fotoğrafın rüyası neden yarım kalır? “
olurdu.
uyandırılmıyorum.