5 Temmuz 2014 Cumartesi

-burada bir olay


  Yamuk evler arasında doğrulduğum sokaklar var. Penceresiz bir balkondan sokağa atlayıp sağa sola bakındığımı, sonra neden yakalarımı kaldırdığımı iyi hatırlıyorum.

 -Burada bir olay yok

  Eyvah! Ya da eyvallah. Vaatsiz ilerle. Gözüne takılan taşı tekmelemeden milisaniyler önce

 -Kimbilir kimin tepelere çıkardığı da
  Belki dönüş yolunda altında kaldığı-

diye  düşün. Zaten ne zaman bir şey yapmadan önce bu kadar düşünsen o şeyi yapmıyorsun, yapamıyorsun.

  Eylem hali keskin bir karar verme biçimi. Sen sahaya çıkmadan önce tarafsızlığın ve kararsızlığın izdüşümündesin. O yüzden bırak gol atmayı çimlere bile dokunamıyorsun. Geçelim bu faslı da sokağa dönelim. Orada yürümek çok ciddi bir eylem sayılmaz, bir de devam edebilsen.

  Tekrar sokaktayım. Kafamda devamlı “ilerle ilerle” marşları. Eşlik etmiyorum haliyle. Yürüyerek bitmezmiş gibi geliyor. Biri gelip de  sevdiğim kadının bu sokakta değdiği yerlere vekalet verdiğini söylese onu derhal referans kabul edip toza bulanırım metrelerce. Sokağın da hayli geniş olduğunu anlarım böylece. Bu kadın kafamı meşgul kılıyor ama sokağı bitirmeme hiç yardımcı değil. Adımlanarak dahi bitirilemezmiş gibi geliyor. Buraya nasıl geldiğimi iyi hatırlayamıyorum artık. Çıkışın bir pencere yardımıyla olacağını hissediyorum.

 -Burada bir olay çıkmalı

  Bir pencere arayışı, tüm düşünce fonksiyonlarımı bertaraf etti, yalnızca yürüyor ve bu sokaktan çıkmayı ümit ediyorum. Ancak güç bela durduğumda üşüşüyor aklıma daimi şüphe ve yanılsama ihtimali. Ya başka sokak yoksa? Ya başka bir sokak olmadığı için buradan çıkamıyorsam? Ya burası da bir sokaktan çok sokak tasviriyse? Bu tasvirlerin, bu sokak tasvirlerinin neresindeyim, neresindeyim kendimin?

  Kendi kendimin gerçekliğine şahit olduğum anda hissettiğim acı, neyin gerçek neyin illüzyon olduğuna dair beraberimde getirdiğim birtakım soruyu da ortadan kaldırdı. Etrafa göz gezdirirken görüş mesafemi dikine kesen blokların geniş bir arazide tek başlarına kalmış gibi durduğunu fark ettim. Sanki göremediğim arkalarında göz hizasını da aşan uzun uzadıya tarlalar vardı aşmayı hiç düşünmediğim ancak göz ucuyla birkaç saniyeliğine ayak basabildiğim. Aklım, tek ayak üzerinde seker gibi yapıp yerin sağlamlığıyla bileğimin beni kaldırabilirliğini test ettiğim zor bir yokuşun dik bir kaldırımında. Sokağa yönelik bir umudum kalmıyor. Artık her an kabullenmenin o dibe çöküş anı.

  Yorgun başladığım bu yolda ilerledikçe aksi beklenmeyecek halde daha da yorulduğumdan yürüyerek gidilemeyecek her yeri haritadan çıkarmalıyım. Magmanın katılaşmış en rezil hali olarak münasip bir sapak bulup yoldan çıkmalıyım.

 -Burada bir olay çıkmadı


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder